Önceki yüzyıllarda ülke ve bölge ölçeğinde gerçekleştirilen siyasi, iktisadi ve askeri çatışmaların geçirdiği süreçte olduğu gibi, üretim ve tüketim kalıplarının da küresel bir boyut kazanması, sorunların ve çözümlerinin de küreselleşmesine neden olmuştur. Dolayısıyla bugüne kadar hep milli ekonomiler üzerinden yapılan ekonomik analizlerin ve politikaların yeterli olmadığı görülmektedir. Bu nedenle milli ve bölgesel ekonomik sorunları küresel tehdit ve fırsatları dikkate almadan çözmek mümkün olmadığı gibi, küresel sorunları da milli ve bölgesel meseleleri yerinde çözüme kavuşturmadan çözebilmek olası gözükmemektedir. Tam bu noktada iktisat teorisinin yeniden sorgulanması gerekliliği yadsınmaz bir haldir. Dolayısıyla sosyal bir bilim olan iktisadın genel geçer kurallardan oluşmadığı gerçeğinden yola çıkarak, her toplumun kendi çağının ve şartlarının gereği bağımsız iktisat politikalarını oluşturması zorunluluğu dikkatlerden kaçmamalıdır. Ayrıca, sermaye kavramının, kapital merkezli bir anlayıştan arındırılarak, insan merkezli; beşeri ve sosyal sermayeyi de içine alacak şekilde yeniden tanzim edilmesi kaçınılmazdır. Bu anlayışla kaleme alınan bu kitapta, az gelişmiş ve gelişmekte olan coğrafi alan ve nüfus itibariyle dünyanın dörtte üçüne karşılık gelen yoksulluk sorununun çözümüne ilişkin, alışılmışın dışındaki iktisadi yaklaşımları ve çözüm önerilerini bulmanız mümkündür.